Ryuichi Sakamoto: Japon Çakısı!

Her başlangıç biraz zor, hele bir de hakkında üç beş kelam etme gayretinde olduğunuz kişi her parmağında ayrı marifetten mürekkep üretken bir isimse. Derdimiz kalemimiz yettiğince çağdaş bir rönesans insanı olarak adlandırabileceğimiz Ryuichi Sakamoto’nun hikâyesine son dönemde imzası geçen birkaç çalışmaya da değinerekten bir göz atmak. Müzisyen, besteci, prodüktör, oyuncu ve aktivist gibi pek çok kimliği bulunan Tokyo doğumlu Sakamoto ana enstrümanı olan piyano ile küçük yaşta tanışıyor. Tüm akademik kariyeri boyunca olduğu gibi yüksek lisansını da (elektronik ve etnik) müzik üzerine yapıyor Sakamoto. Brezilya, Filipinler ve Japonya’nın güney doğusunda yer alan Okinawa geleneksel müziğinden etkilenen Sakamoto’nun esin kaynağı ve kahramanı...

Roskilde Festivali Yaşam Rehberi

Birkaç yıl evvel Barselona’daki Primavera festivaline gitme kararım sonrası açılan yolda bu yılki durağım Danimarka’da 42.si düzenlenen Roskilde Festivali oldu. Kabaca bir yıllık geçmişi olan AVEA Blogger Fikir Takımı’nın üyelerinden biri olarak minik bir ekiple gerçekleştirdiğimiz Roskilde Festivali maceramı iki ayrı bölüm halinde blog sayfalarına taşımak niyetindeyim. Ayrı bir başlık dahilinde kısa zaman içinde yazıp bloga ekleyeceğim genel konser izlenimlerine ek olarak, şimdilik ( önden ) önümüzdeki yıllarda Roskilde’ye yolu düşebilecekler için belki de minik bir rehber görevi üstlenebilecek bir karışık notlar silsilesiyle başlamak istiyorum. *Öğrendiğime göre Roskilde’ye minik bir havaalanı inşa edilmiş ama buradan uçuş yok. Adresimiz Kopenhag havaalanı ve...

Hayalet Adam John Foxx, Nam-ı Diğer “The Quiet Man”

Ultravox’un kurucusu ve ilk üç albümünün baş mimarı john Foxx ( gerçek adıyla Dennis Leigh ) 30 yılı aşan kariyerine müzik adamlığından çok fazlasını sığdırmış bir üstad. 70’lerin başında henüz Ultravox sadece fikirken başlayan bu etkileyici ve bir anlamda gizemli yolculuk, zaman içinde müzikal esler verse de, Foxx bir yandan fotoğraf sanatçısı olarak bir yandan da akademik kariyerine devam eden bir profil olarak gündemini hep yoğun tuttu. Synth pop’un öncülerinden biri olmanın şöhretine takılı kalmayıp her daim araştırmacı bir müzisyen olarak onlarca solo albüme ve ortak projeye imza attı. Ambient müziğin yapıtaşlarından Harold Budd, Cocteau Twins’in ikonik gitaristi Robin Guthrie,...

Mini Mini Minimal : 12k

Bu yazı Trendsetter dergisinde yayınlanmıştır. Noize sayfalarında sizlere daha önceden Almanya’da yerleşik iki elektronik müzik etiketinin kısa tanıtımlarını yapmıştık. Staubgold ve Tomlab firmalarından sonra bu kez de kıta Avrupasını terkedip okyanus ötesine, Amerika’ya uzanıyoruz. Minimal elektronik müziğin dijitalizmle iç içe geçtiği ve müzik dışındaki birçok farklı disiplinle dirsek temasında bulunduğu karma bir alanın en önemli temsilcilerinden biri olan New York / Brooklyn’de yerleşik 12k etiketi bu ayın Noize sayfalarındaki konuğumuz.12k etiketinin kuruluşu yaklaşık 10 yıl öncesine, 1997 yılına dek gidiyor. 12k elektronik müzik ana çatısı altındaki birincil misyonunu “sentetik mikroskopik ses dizaynları ve estetik minimalist kompozisyonlar üretmek” olarak tanımlıyor. Etiketin kurucusu...

30. yılında bir 4AD analizi…

Bu yazı Babylon dergide kısaltılmış olarak yayınlanmıştır. 90’ların henüz başı gibiydi; üniversite kampüsünün çayır çimenden nasibini almamış bahçesinde dersler haricinde minik bir arkadaş grubu arasında illaki CDler, plaklar ve kitaplar değiş tokuş etmek için bolca arz-ı endam ettiğimiz zamanlar. Elde avuçta belki belki 150-200 adetten müteşekkil, ama o zaman için çok manidar kaset arşivimizden hassasiyetle seçtiğimiz eskileri kendi aramızda paylaşıp, bir yandan da sağdan soldan topladığımız güzel albümleri hemen kasete çektiğimiz, yeni yeni elden ele dolaştırdığımız CDlere ise daha bir özene bezene yaklaştığımız, hele bir de plak oldu muydu her birini en az yarım saat incelediğimiz zamanlar. .. Müzikal dağarcığımın o ilk...

Alternatif Rock Sahnesinin 20 Yıllık Samimi Sesi : Tindersticks

Klavyenin başına özel bir Tindersticks yazısı için kurulmadan, grubun ilk albümlerinin 1993 tarihli olduğunu görünce; insan ister istemez orta yaş kulvarında bir düşük vitesle yol almaya başlayan biri olarak, zamanın ne denli hızlı ve geri dönülemez biçimde yol aldığını düşünmeden edemiyor. Bugüne değin dünya müziğinin önemli temsilcilerini İstanbul’a taşıyan Mavi Müzik Geceleri kapsamında 20-21 Eylül’de Babylon’un sezon açılış konserleri için sahne alacak olan Tindersticks’in 20 yıl boyunca zihinlerimize akıttığı benzersiz işitsel ve görsel hatıralar arasında biraz da iç geçirerek yapılan bu yolculuğun seyir defterinde, hüzün ve melankoliye sarmalanmış zamansız bir müzikal dil ve küçük seslerle söylense de çok derinlere işleyen...

Lou Rhodes Özel…

Maalesef Lou Rhodes İzlanda'daki volkanın azizliğine uğradı ve Babylon'a gelemedi. Babylon dergide de yayımlanan Lou Rhodes yazı ve röportajının tam versiyonu... ‘Bilgelik sevgisi’ anlamına gelen felsefenin içine insan olgusunun girişi, felsefenin gelişim yönünü insanın irdelenmesine çeviren sofistlerle başlar. İnsana tutulan bu aynada görünen tekillik, sanatsal arenaya bireysel yaratıcılığın sürüklediği ve kendine ait bir ses oluşturma güdüsünün tetiklediği bir gayret olarak yansır. 90’lı yılların ortalarında gündemimize giren elektronik müzik ikilisi Lamb’in güçlü sesi Lou Rhodes’un üçüncü solo albümüyle artık iyice belirginleştirdiği müzikal yol da, ‘sadece kendini anlatma’ hassasiyetinden beslenen bir çalışma özelliği taşıyor. Manchester orijinli İngiliz ozan şarkıcı Lou Rhodes’un solo macerası, elektronik...

Gudrun Gut Özel…

80’lerin başından bu yana yaşam damarlarımıza zerkedilen müziğin, üretim ve işlenişinde olduğu kadar algı ve tüketiminde de derin fay kırıkları oluştu. Aynı döneme politik perspektiften baktığımızda da siyasal kırılmaların eşliğinde kemikleşmiş ideolojilerin farklı okumalarını görmek mümkün. Bu girift ve sancılı yeni düzen oluşumu süresince sanatsal arenada dik kalmayı başaran bir figür olarak Gudrun Gut’un kişisel tarihçesi detaycı bir analizi hakeder nitelikte. Berlin’in müzikal yolculuğunun duraklarıyla da paralellik taşıyan bu sürecin kahramanı olarak Gudrun Gut farklı kimliklerinin her birinde ayrıksı ve ilerici yönünü korumuş, merkezdense çeperlerde konuşlanmış ve farklı kodlamalar üzerinden kendi özgün dilini yaratmış bir müzisyen. En başta müzisyen, DJ,...