Hayalet Adam John Foxx, Nam-ı Diğer “The Quiet Man”

Ultravox’un kurucusu ve ilk üç albümünün baş mimarı john Foxx ( gerçek adıyla Dennis Leigh ) 30 yılı aşan kariyerine müzik adamlığından çok fazlasını sığdırmış bir üstad. 70’lerin başında henüz Ultravox sadece fikirken başlayan bu etkileyici ve bir anlamda gizemli yolculuk, zaman içinde müzikal esler verse de, Foxx bir yandan fotoğraf sanatçısı olarak bir yandan da akademik kariyerine devam eden bir profil olarak gündemini hep yoğun tuttu. Synth pop’un öncülerinden biri olmanın şöhretine takılı kalmayıp her daim araştırmacı bir müzisyen olarak onlarca solo albüme ve ortak projeye imza attı. Ambient müziğin yapıtaşlarından Harold Budd, Cocteau Twins’in ikonik gitaristi Robin Guthrie,...

T.Raumschmiere Özel…

Bu yazı Trendsetter dergisinde yayınlanmıştır. STAY ANTI ya da MARCO HAAS : T. RAUMSCHMIEREMayıs ayının sonları, Tünel’in kasvetli ağzından Beyoğlu’na koşar adımlarla çıkarak tramvay rayları eşliğinde yürüyoruz soluk soluğa. Hakkında çok fazla şey duyduğumuz, okuduğumuz; özellikle de övgüyle bahsedilen canlı performansını görmek için de sabırsızlandığımız bir isim var ajandamızda. Takdire şayan Shitkatapult’un kurucusu ve punk’ın ruhunu elektronikle harmanlayan bir anti karakter olarak Marco Haas’ı (T.Raumschmiere) dinlemek ve siz Noize (Trendsetter) okuyucuları için kısa bir röportaj yapmak niyetiyle İndigo’ya ulaşıyoruz.Performans sonları. T.Raumschmiere iki saate yakın bir süre sahnede kalıyor. Üç kişi olarak çıktıkları sahne onlara, onlarca insanın doluştuğu İndigo sahnesi de bizlere...

Apparat Özel…

Bu yazı Trendsetter dergisinde yayınlanmıştır. Karın yağmakla yağmamak arasında tereddüt ettiği, insanın içini ürperten soğuk bir Berlin öğleden sonrasında kolumun altında plaklarla girdim Shitkatapult’un ofisine. Bir yandan derdimi anlatmaya çalışıyor, bir yandan da yan masada müstehzi bir ifadeyle beni dinleyen genç adama bakıyordum. Cümlem biter bitmez kendisine dönüp, “Siz Apparat’sınız, değil mi?” deme cesaretini nasıl gösterdim diye düşünürken, aslında bunun yaklaşık 45 dakikayı bulan çok keyifli bir sohbetin de ilk adımı olduğunu çok sonradan İstanbul’a dönerken düşündüm. Şubat’ın son günlerinde Apparat (nam-ı diğer Sascha Ring) ismi, İndigo’da iki saatlik bir performans sonrası hafızalarımıza kazındı. Hemen ertesi gün, bu defa Taksim’de bir...

Gary Numan Özel…

Bu yazı ve röportaj Babylon derginin 10. sayısı için hazırlanmıştır. Birçoğumuzun kulaklarında 70’lerin sonunda yayınladığı “Cars” parçasının melodisiyle özdeşleşmiş olan Gary Numan; elektronik müziğin öncü isimlerinden biri olarak 30 yılı aşan müzikal kariyerinde birçok kırılma noktası yaşamış, özellikle 90’lardan sonraki süreçte daha karanlık, sert ve tavizsiz bir tavrın temsilcilerinden olmuş ve hala üretmeye, sorgulamaya ve yaratmaya devam eden ikonik bir figür olarak dimdik karşımızda. Nine Inch Nails’in 2009’daki veda turnesinin bazı ayaklarında grupla birlikte sahne alan, son olarak Battles’ın Gloss Drop albümündeki “My Machines” parçasına sesini veren Numan bugün dahi sadece yarın üzerine odaklanan, her adımda farklı sesler üretmeyi amaçlayan, geçmişteki...

Alternatif Rock Sahnesinin 20 Yıllık Samimi Sesi : Tindersticks

Klavyenin başına özel bir Tindersticks yazısı için kurulmadan, grubun ilk albümlerinin 1993 tarihli olduğunu görünce; insan ister istemez orta yaş kulvarında bir düşük vitesle yol almaya başlayan biri olarak, zamanın ne denli hızlı ve geri dönülemez biçimde yol aldığını düşünmeden edemiyor. Bugüne değin dünya müziğinin önemli temsilcilerini İstanbul’a taşıyan Mavi Müzik Geceleri kapsamında 20-21 Eylül’de Babylon’un sezon açılış konserleri için sahne alacak olan Tindersticks’in 20 yıl boyunca zihinlerimize akıttığı benzersiz işitsel ve görsel hatıralar arasında biraz da iç geçirerek yapılan bu yolculuğun seyir defterinde, hüzün ve melankoliye sarmalanmış zamansız bir müzikal dil ve küçük seslerle söylense de çok derinlere işleyen...

Lou Rhodes Özel…

Maalesef Lou Rhodes İzlanda'daki volkanın azizliğine uğradı ve Babylon'a gelemedi. Babylon dergide de yayımlanan Lou Rhodes yazı ve röportajının tam versiyonu... ‘Bilgelik sevgisi’ anlamına gelen felsefenin içine insan olgusunun girişi, felsefenin gelişim yönünü insanın irdelenmesine çeviren sofistlerle başlar. İnsana tutulan bu aynada görünen tekillik, sanatsal arenaya bireysel yaratıcılığın sürüklediği ve kendine ait bir ses oluşturma güdüsünün tetiklediği bir gayret olarak yansır. 90’lı yılların ortalarında gündemimize giren elektronik müzik ikilisi Lamb’in güçlü sesi Lou Rhodes’un üçüncü solo albümüyle artık iyice belirginleştirdiği müzikal yol da, ‘sadece kendini anlatma’ hassasiyetinden beslenen bir çalışma özelliği taşıyor. Manchester orijinli İngiliz ozan şarkıcı Lou Rhodes’un solo macerası, elektronik...

Gudrun Gut Özel…

80’lerin başından bu yana yaşam damarlarımıza zerkedilen müziğin, üretim ve işlenişinde olduğu kadar algı ve tüketiminde de derin fay kırıkları oluştu. Aynı döneme politik perspektiften baktığımızda da siyasal kırılmaların eşliğinde kemikleşmiş ideolojilerin farklı okumalarını görmek mümkün. Bu girift ve sancılı yeni düzen oluşumu süresince sanatsal arenada dik kalmayı başaran bir figür olarak Gudrun Gut’un kişisel tarihçesi detaycı bir analizi hakeder nitelikte. Berlin’in müzikal yolculuğunun duraklarıyla da paralellik taşıyan bu sürecin kahramanı olarak Gudrun Gut farklı kimliklerinin her birinde ayrıksı ve ilerici yönünü korumuş, merkezdense çeperlerde konuşlanmış ve farklı kodlamalar üzerinden kendi özgün dilini yaratmış bir müzisyen. En başta müzisyen, DJ,...