Traject. Birting. Creative Space. 2009

Günümüzde envai çeşit bilgisayar programı ve türevleri aracılığıyla “ses” olgusunun tüm perdeleri fütursuzca sonuna kadar aralanıyor ve çoğunlukla gaipten gelen sesler / ilhamlar eşliğinde sahnelenen bir kimliksizleştirme sürecinin tınısal atıklarının dökülüverdiği soyut, hissiz, mutant denebilecek bir “üretilmişler / paketlenmişler / kenara koyuverilmişler” havuzu oluşuyor. Bolca zehirli maddenin de dolanıverdiği bu kalabalık içerisinde manidar bir güzergah tutturabilme gayretlerinin en önemli riski elbette ki pek değerli vaktimizi böylesi hava boşluklarında kaybetmek ihtimali. Haydi vakti bir şekilde bulduk ve harcadık diyelim, peki ama içimize içimize sökün eden bu anlamsızlandırılmışlıklar çıktılarının kenarda köşede bıraktığı iri puntolu hasarları kim pansuman edip de siliverecek ? Blogger...

Tarwater. Donne-Moi La Main. Gusstaff. 2009

Karanlığın tez canlı çalımlar içinde olduğu, gönüllerimizdeki hüzün ibrelerinin yükseklerde gezdiği, muhtemelen ve sıklıkla yağmurlu bir yolda koşuşturduğumuz güzel bir mevsimin ilk adımlarını nefesliyoruz bu aralar. Hayatın bir nebze de olsa nabzının düştüğü, daha ağır aksak gitgellerle çerçevelenmiş ve camların ardından biraz daha uzaklara bakıp bakıp hislendiğimiz günler. Böylesi duyarlı zamanlara denk düşer bir albüm hakkında birkaç kelam edesimiz var desek ve girişsek hafiften...Haydi bakalım blogger !İsmini bir ayrı sevdiğimiz Tarwater ( 60’ların saykodelik gruplarından Love’ın bünyesindeki müzisyenlerden birinin soyadı ), Bernd Jestram ve To Rococo Rot elemanlarından Ronald Lippok’u biraraya getiren özel bir proje. 10 yılı aşkın geçmişlerinde fazlasıyla...

Adrian Belew Power Trio. E. Self Released. 2009

Müzikal genlerimizin hücre çeperlerinde hiç çıkmamacasına derin ve haysiyetli izler bırakan, rock müziğinin çoğul katmanlı coğrafyasında kendine has kimyasıyla farklı bir yer edinmiş ve her daim farklı güzergahlarda kimlikli, ilerici ve araştırmacı bir seyrüseferin kaptanlığını yapmış gruplardan biri olarak King Crimson’ı anarak değerlendirme yazımıza da bir giriş yapmış olalım. Çıkınlarımızda biriktirdiğimiz binbir türlü en iyiler listelerinin içine envayi çeşit yoldan sızabilecek çokça çalışmaya imza atmış King Crimson’ın bu satırların yazarı için de, mevkisine diğerlerinin pek rahatlıkla yaklaşamayacağı özel bir yeri olduğunu da belirtmeden geçmek istemem; bir nev-i müzikal vefa borcumuzun yazınsal ödemesi diyelim.İnsanın kendini hayat memat meseleleriyle sorguladığı, farklı ve...

Pan Sonic – Keiji Haino. Shall I Download A Blackhole And Offer It To You – Blast First. 2009

Sonsuz ve aritmik bir döngüselliğin gölgelerinde çırpınan bizler için, inançlar her daim aklımıza yatar derecede elle tutulur bir mantıkla örtüştüremediğimiz varlık ve yaratılış kökenli sorularımız için dimağımızı rahatlatan açık kapılar bırakabilme nitelikleriyle, sıklıkla benliğimizi sarmaladığımız manevi korunaklar olmuştur. Bu yönüyle insanın kendini ve varlık nedenini sorguladığı her yolculuk, kenarından köşesinden mistik, gizemli, karanlık ve gizli patikalarla örülmüş bir içsel güzergah oluşturmaya meyletmiştir. Bu yol da aslında Descartes’ın “Cogito, ergo sum” izleğinde en somuta indirgenen düşünme eylemi ile de kesişerek ve belki de belirsizliğin sarmalından kaçınabilmek adına kendi genelgeçer kabuller listemize dahlederek, zihinlerimizde onlarca karartılmış alan ve tabaka meydana getirmiştir. Ve...

Proudpilot. Monsters Exist. Peyote. 2009

Evet, canavarlar etrafımızda, canavarlar içimizde ve hepimiz vampir ( sömürücü ) olduğumuz gibi hepimiz canavarız. Uygar ve bilinçli canavarlar… İlkel atalarımızın genlerini taşımakla birlikte genelde uygarca, akıllıca hareket ederiz ama bir şey bizi derinlemesine tetiklerse, zıvanadan çıkarsak, içimizdeki canavar harekete geçer ve engel tanımaz, savaşlarda, çatışmalarda, kavgalarda, toplu histeride, şiddette, baskıda, zulümde, toplumsal sömürüde kendini gösterir…Bu satırlar İş Bankası Yayınları’ndan çıkan bir nehir söyleşi kitabından alıntı : “Bir Levanten Şövalye – Giovanni Scognamillo Kitabı”. Ekin / Pınar Üzeltüzenci kardeşler ve Kaan Akay’dan kurulu Proudpilot’ın bu yıl Peyote etiketiyle yayınlanan ( Replikas’ın Zerre’si sonrası Peyote’den alkışa mazhar ikinci sürüm ) albümleri...

Zi Punt. Nudge Nudge. Elec-Trip. 2008

Üstü kapalı bir misyonun uzantısı olarak blogumuz dahilinde zaman zaman kulak kabarttığımız yerli çalışmalara da yer verme gayretimizin ikinci adımı mahiyetinde ( Portecho’yu takiben ) Zi Punt’un yine Elec-Trip etiketiyle 2008 yılında çıkardığı “Nudge Nudge” isimli çalışmasını da nazar-ı dikkatimizin dar delikli süzgecinden geçirip sizlere aktarmak niyetindeyiz. Uzunca zamandır akıl köşemde pusuda yatan bu çalışmayı Bağdat Caddesi, Kadıköy ara sokakları, Bostancı ve bilumum sahil yollarında arabamın ön camları açık, sunroof “let the sun shine in” konumunda ve volume denilen tuş hoparlörlerden ilk deforme ses gelmeye başladığı yüksek seviyede sabitlenmiş bir durumda fazlasıyla hatmetmiş ve etrafla da biraz etraflıca üleşmiş durumda...

Vladislav Delay. Tummaa. Leaf. 2009

Uzunca bir ara vermiş olsak da asli istikametimizde bir değişiklik olmadığından son durağımızdan yolculuğumuza devam edelim isteriz. Beriki yazılarımızda ismini çokça neşrettiğimiz güzide müzisyen Sasu Ripatti’nin farklı gölgelerinden bu satırların yazarına en yakından düşen alt kimliği ile, Vladislav Delay olarak 2007 yılında yayınladığı “Whistleblower” sonrası ilk çalışması olan “Tummaa” mercek altına koyacağımız albümün adı.Ripatti Fin bir müzisyen olmasına rağmen uzunca bir süre Berlin’de ikamet ettikten sonra bu albüm çalışmaları sırasında tekrar ana yurduna dönmüş. Albümün çalışmaları ise her gün sadece birkaç saat için gün ışığının boy gösterdiği aylarda ( aralık – ocak – şubat dönemi ) gerçekleştirildiğinden, fince karanlık anlamına...

Leonard Cohen @ Cemil Topuzlu @ 6/8/2009

Yaprakların az biraz kımıldadığı, bulutların hafiften biraraya toplaştığı bir akşamüstü. Kalabalık yerli yerinde. Yoğunca bir insan hüzmesi arasında gözlere temas eden tanıdık şöhretler de var. İstanbul’un geniz kurutan sıcaklarında bezginleşenler bu akşam sadece bir tutam hava almak için değil, aynı zamanda yaşantılarının farklı anlarına lezzetli hatıratlar nakşeden bir ozanın satırları arasında dinlenmek ve illaki insan olmamıza dair yazılan sayfalarımıza bir dip notü düşülmüşlüğü olan koca bir çınarın da gölgesinden nasiplenmek niyetindeler. Belki de bir önceki akşam ustanın şaşmaz bir dakiklikle sahneye geldiği dikkatli kulaklara fısıldanmış olduğundan bir nebze daha az bir keşmekeşe sahne oluyor açılış parçası “Dance Me To The...

AGF. Dance Floor Drachen. AGF Producktion. 2008

Antye Greie Fuchs’un ( aka AGF ) dünyasına biraz daha yakından bakmamız gerektiğini düşünerekten kaldığımız yerden devam edip kulaklarımızı geçen yıl dijital olarak yayınlanan “Dance Floor Drachen” çalışmasına kabartıyoruz bu defa da. AGF’nin 5. solo albümü web üzerinden ücretsiz indirilebilen son dönem çalışmalarından ( Radiohead, Nine Inch Nails ) biraz daha farklı ve derin bir değerlendirmeyi hakediyor. AGF’nin kendi etiketinden AGF Producktions ) yayınladığı bu çalışma aslında daha geniş çaplı bir projenin ve sorgulamanın bir ayağı olarak nitelendirilebilir. Temel soru “günümüzde üretilen müziğin değerine” ilişkin. Çalışmayı internet üzerinden ücretsiz indirebiliyor olmanıza rağmen talep edilen, çalışmaya kendinizce bir değer biçip istediğiniz...

AGF / Delay. Symptoms. Bpitch Control. 2009

Müzikal ajandamıza yılın ilkyarısında Bpitch Control ( Ellen Allien ablamızın ve şürekasının yayın merkezi ) etiketiyle düşen çalışma, çokça lakap sahibi Fin Sasu Ripatti ( aka Vladislay Delay, Luomo, Conoco, Sistol, Uusitalo ) ile aynı zamanda eşi de olan Antye Greie-Fuchs’un 2005 tarihli “Explode” albümü sonrası ikinci ortak üretimleri. Elektronik müziğin tatbiki coğrafyasının farklı bölgelerinde sıklıkla adından sözettiren çalışmalara imza atan ikiliden Sasu Ripatti’yi ziyadesiyle Vladislay Delay ve Luomo ( bu isimle birkaç yıl evvel Phonem by Miller kapsamında Babylon’u da ziyaret etmiş ve eklektik bir minimal deep/tech house seti çalmıştı ) adıyla yaptığı çalışmalardan hatırlıyoruz. AGF ise sanıyorum ki...